kozasında nefessiz kalan kelebeklere...
kozasında "nefessiz " kalan kelebeklere...
Bu gidişin diğer gidişlerinden biraz daha farklı biliyorum. Her gidişinde biraz daha öğrendin yaşama kafa tutmayı; kendi gücünle dikilebilmeyi.Her gidişinde biraz daha cesaretin artıyor biliyorum.Kozasında bir kelebek, nefes almayı öğrenir doğuşuna kadar.Sende elbet öğreneceksin yaşamın memesinden tek başına emebilmeyi.sen bu gitmelerle bende bu kalmalarla öğreneceğiz belki; bir türlü soluk almasına izin veremediğimiz prematüre(!) aşkları.. Sadece duyguların hüküm sürdüğü yaşam gerçek bir rüya tadında olurmuş. An yıllara bedelmiş.belki her gidişini bir rüya gibi algıladım ben defalarca. Uyanmak mı beni ben kılardı sensizliğinde? Yoksa hiç uyanamamak mı? Bu tattan vazgeçmeyen egom mu “ bir varmış, bir yokmuş” türü bir masal tadında sürdürdü bu aşkı? Kimbilir? Bu kadar bencil olmasaydım senide bu düş içinde kıyısızlığa,umutsuzluğa sürüklermiydim ? kendimi kurtarabilmem için senide kurtarmam gerekiyormuş, ama kim nasıl bilebilirdi, neyin düş neyin gerçek olduğunu..kendimi bile kurtaramadan bir işgalde dirençsiz teslim oldum işte. Kendimi bile yaşatamadım; soluksuz kaldım kozamda Sevginin tek başına bir şeye yetmeyeceğini ancak böyle öğreniyor insan. Bu med_cezir duygular aslında hangimizi vurur? İçimizde hep bir çocuk can çekişti durdu.utandık mı? Usandık mı? Çok mu tüketti bizi? Bunlar yüzünden mi kışkırttık hep birbirimizi o çocuğu öldürtmek için? o yüzden mi sevgilerimizden şüpheye düştük. Oysa ikimizinde ihtiyacı vardı birbirimize. Dile dökülen belki gerçek yalınlığını kaybeder.onun için mi bunu itiraf edemedik ? Neydi ki gerçek ? “soluk almam için sana ihtiyacım var” bunu algıladığımız halde diyememişliğimiz mi ? görememenin; dokunamamanın;yok(sun)luğun olgunlaştırması mı bizleri? Ayırtına varamadığımız masalımsı sevdamı? yoksa özlemin delirttiği bilinçlerde öfkeye dönüşüp soluk alıp verdikçe gerçeği öldüren şüphe mi ? yada böyle "yok"lar içinde artık bazen tek başına bazen bir sevgiyi paylaşarak yaşayabilme düşüncesinin heyecanı mı? Gerçeği bile kaybettik birbirimizi ararken…
insan neden özlemler büyütür asla söyleyemeyeceği?.. yürekleri susturmayı kim başarabilir ki ? kim başarır geceleri paylaşamadığı yatağında kendi sussa da yüreğini susturabilmeyi.? Kimin çekip gittiğinin; kimin susarak içine kanadığının ne önemi var artık ? Aşk kibiri öldürür. Oysa biz aşkı öldürdük gün be gün.Kibirlerimiz birer tanrı gibi dokunulmaz kaldı. Sevginin varolduğu bir ayrılıkta kim kaybeder bir diğerini? Her gidişinde ben seni hiç kaybetmedim ki. Bilincindesin sende.. yiten bir şeyi yüreğinde nasıl hisseder ki insan ? gitmek sadece gitmek. unutarak,silerek yok ederek gitmek.Giderken kendi kimsesizliğinden savurup atıyorsun beni.kimsesizliğine yetmeyen sevgilere öfkelendikçe,tanrılar gibi yalnızlığına isyan ettikçe yüreğinde yarattığını idam ediyorsun. Oysa tanrılar sevilmez mi ? Sevdikçe büyüyen;seslere soluklara sığmayan bir sevgi.Ama büyüdükçe yetmeyen; hep bir yanı yetim duran sevgi. Seni ilk yitirdiğimde göstermiştin bana eksik bir şeylerin olduğunu.dokunmanın emek istediği bir sevgide belki de geç kalmış bir gitmedir bu. Düşündükçe yüzünde bir sıcak gülümseme bile olamayacak kadar dövülmüş; sövülmüş bir sevgi bu..Haklısın düşündükçe hüznü gözlere işleyecek yarım ve eksik sevgi bu..sevgi bile çok şeye açken doyamamışken; bize bu sevgi yetiyor demek mümkün mü? Tüm coşup taşan sular durulur bir gün. Seninde suların yatağını bulacak, durulacaksın sende.
Bileklerinden acı damlayan ; yüzümüze gölgesi düşen bir sevginin debisi yormayacak artık seni. Yormayacak artık seni gecenin olur olmaz saatlerinde düşlerine düşen bu karabasan aşk..Yormayacak artık beynini, bir tümör gibi kemiren şüphelerin.ve her giden geride bıraktığının bir benzerini arar; aramak zorundadır. Çünkü yürek sesini arar durur..
ve her yürek kendi çığlığında boğulur...
insan neden özlemler büyütür asla söyleyemeyeceği?.. yürekleri susturmayı kim başarabilir ki ? kim başarır geceleri paylaşamadığı yatağında kendi sussa da yüreğini susturabilmeyi.? Kimin çekip gittiğinin; kimin susarak içine kanadığının ne önemi var artık ? Aşk kibiri öldürür. Oysa biz aşkı öldürdük gün be gün.Kibirlerimiz birer tanrı gibi dokunulmaz kaldı. Sevginin varolduğu bir ayrılıkta kim kaybeder bir diğerini? Her gidişinde ben seni hiç kaybetmedim ki. Bilincindesin sende.. yiten bir şeyi yüreğinde nasıl hisseder ki insan ? gitmek sadece gitmek. unutarak,silerek yok ederek gitmek.Giderken kendi kimsesizliğinden savurup atıyorsun beni.kimsesizliğine yetmeyen sevgilere öfkelendikçe,tanrılar gibi yalnızlığına isyan ettikçe yüreğinde yarattığını idam ediyorsun. Oysa tanrılar sevilmez mi ? Sevdikçe büyüyen;seslere soluklara sığmayan bir sevgi.Ama büyüdükçe yetmeyen; hep bir yanı yetim duran sevgi. Seni ilk yitirdiğimde göstermiştin bana eksik bir şeylerin olduğunu.dokunmanın emek istediği bir sevgide belki de geç kalmış bir gitmedir bu. Düşündükçe yüzünde bir sıcak gülümseme bile olamayacak kadar dövülmüş; sövülmüş bir sevgi bu..Haklısın düşündükçe hüznü gözlere işleyecek yarım ve eksik sevgi bu..sevgi bile çok şeye açken doyamamışken; bize bu sevgi yetiyor demek mümkün mü? Tüm coşup taşan sular durulur bir gün. Seninde suların yatağını bulacak, durulacaksın sende.
Bileklerinden acı damlayan ; yüzümüze gölgesi düşen bir sevginin debisi yormayacak artık seni. Yormayacak artık seni gecenin olur olmaz saatlerinde düşlerine düşen bu karabasan aşk..Yormayacak artık beynini, bir tümör gibi kemiren şüphelerin.ve her giden geride bıraktığının bir benzerini arar; aramak zorundadır. Çünkü yürek sesini arar durur..
ve her yürek kendi çığlığında boğulur...